29 Aralık 2014 Pazartesi

EMDR terapisi nedir?

Bizim için travmatik olan şeyler bizi etkiler. Bu travmatik anıları yaşamış olmak bizim kendimiz hakkında olumsuz inançlar geliştirmemize sebep olur. Bu inançlar, çaresiz hissetme, değersizlik düşüncesi ve başarısızlık gibi düşüncelerdir. EMDR, göz hareketlerini kullanarak kendimiz hakkındaki olumsuz inançlarımızı duyarsızlaştırıp, anıya bakış açımızı değiştiren, olumlu inançlar geliştirmemizi ve olumsuzları, olumlu ile değiştirmemizi sağlayan terapi yöntemidir.


EMDR hakkında detaylı bilgi ve randevu almak için merkezimizi arayabilirsiniz: 0 212 213 32 33

Uzman Psikolog Dilek ÇELEBİ ÇELİK

1 Nisan 2014 Salı

Cinsel yaşamınızı farklılaştırmanın 11 yolu!



Uyumlu olan cinsel yaşamınız, hem sizin hem de eşinizin olaylara bakışını yumuşatarak toleransınızın artmasına sebep olacaktır. Evliliğinizde sağlıklı bir cinsel yaşam için kendi vücudunuzu ve eşinizin vücudunu tanımaya çalışmalısınız.

Cinsel ilişki, devam eden sağlıklı bir evliliğin en önemli bölümünü oluşturur. Psikolog Eylem Ayrancı: “Eşinizle karşılıklı olarak tatmin edici bir cinsel ilişki yaşayabilmeniz, cinselliğinizi rutin ve sıkıcı olmaktan kurtarabilmeniz için, emek harcamanız gerekir.”diyor ve bu anlamda cinselliğinize yenilikler katmanızın iyi bir fikir olabileceğini söylüyor:

·         Çeşitli seks teknikleri öğrenmektense, eşinizin cinselliği hakkında daha fazla şey öğrenmeye çalışın.
·         Evlilikteki diğer sorunlarda olduğu gibi tatmin edici sağlıklı bir cinsel ilişki de karşılıklı iletişime bağlıdır.
·         İlişkinizde karşılaştığınız sorunları bekletmeden, ertelemeden çözmeye çalışın ki dönüşümlü olarak cinsel ilişkiniz de etkilenmesin.
·         Seks hayatınızı eşinizle konuşmaktan korkmayın.
·         Sevdiklerinizi, sevmediklerinizi, isteklerinizi, duygularınızı, fantezilerinizi eşinizle paylaşın ve birlikte öğrenin.



1 - Sekste çekingen olmayın
Cinsel yaşamda utangaçlığa yer yoktur. Aşırı utangaçlığınız ve belirli şekilde açığa vurduğunuz çekingenliğiniz, yalnızca çekiciliğinizi azaltmakla kalmaz, eşinizin de keyfini kaçırıp, onu cinsellikten soğutabilir.

2 - Seks oyunlarından utanmayın
Zamanla kaybolan heyecanlarınızı yeniden kazanarak hayatınızı renklendirebilirsiniz. Tekdüze giden seks hayatınızı renklendirmek sizin elinizde... Bunun için farklı şeyler denemelisiniz. Nasıl mı? İşte size hem partnerinizi hem de sizi mutlu edecek öneriler:
 

3 - Beklenmeyeni yapın
İlişkinizdeki monotonluğu ortadan kaldıracak tek şey şaşırtıcı bir şeyler yapmaktır. Küçük sürprizler, şaşırtıcı dokunuşlar...
 

Eşinizle birlikte güzel bir gece geçirme planları yaparken bazı detayları da sakın ihmal etmeyin. Yakılan bir kaç mum, odaya yayılan hoş bir koku ve hafifçe çalan romantik bir müzik, romantizmin doruğa ulaşmasında en büyük yardımcılarınız olacaktır. Böylece partnerinizi baştan çıkarmanız da çok kolaylaşacak.
 

4 - Rahat ama seksi giyinin
Kendinizi seksi hissetmeniz için öncelikle rahat olmanız gerekir. Eğer vücudunuzun herhangi bir bölümüyle ilgili rahatsızlık duyuyorsanız, uygun iç çamaşırlarıyla bu kusuru kolaylıkla saklayabilirsiniz. Güven, afrodizyak gibidir ve yatak odasında ne kadar iyi görünürseniz, o kadar güzel bir gece geçirirsiniz.
 

5 - Hoş sözler fısıldayın
Seks hayatınızda yeni bir adım atmak istiyorsanız eşinizi memnun etmek için zaman harcayın. İlişki sırasında eşinizin kulağına hoş sözler fısıldayın.
 

6 - Sadece kendi isteklerinize yoğunlaşın
Ona ne istediğinizi söyleyin. İster inanın ister inanmayın ama erkekler, sizi neyin harekete geçirdiğini bilmek ister, hatta buna önem verirler. Sizi memnun etmekten gurur duyarlar. Asıl önemli olanın, ikinizin de mutluluğu olduğunu unutmayın ve bunun için çaba sarf edin.
 

7 - Yeni bir yer deneyin

Mekan değişikliği yaparak seks hayatınıza biraz yenilik ve heyecan katabilirsiniz. Bir otel odası kiralayın, başka bir odayı deneyin ya da hiç akla gelmeyecek yerler seçin... Unutmayın seçeneklerin sonu yoktur.
 

8 - Duygularınızı saklamayın
Kendinizi ve duygularınızı açığa vurmaktan sakın korkmayın ve bu konuda mümkün olduğunca kendinizi özgür hissedin. Nasıl hissettiğinizi dile getirin ve hoşlandığınız şeyleri yapmaktan asla çekinmeyin.
 

9 - Konuşmadan harekete geçin
Sessizlik kimi zaman heyecanlandırıcı olabilir. Bu fikir, özellikle partneriniz eve geldiği anda, hiç konuşmadan onu çekip birlikte olduğunuz zaman işe yarayabilir.
 

10 - Buz ya da filmler işinize yarayabilir
Yeni bir şeyler denemeye ne dersiniz? İlişkiniz zaten mükemmelse yeni bir şey denemek onu daha da değerli kılacaktır. Göz bağı, filmler, buz, oyuncaklar... Bu arada isterseniz sadece kendiniz hayal edin ya da partnerinizle paylaşın ama fantezileri de sakın yabana atmayın. Asıl önemlisi yaratıcı olmak.
 

11 - Her dokunuş önemlidir

Seksten aldığınız keyfi artırmak istiyorsanız yeni pozisyonlar denemelisiniz. Bu, tabii ki alıştığınız ve hoşunuza gidenleri unutmanız anlamına gelmiyor ama denemekten de korkmayın. Böylece rutinden kurtulmuş olacaksınız. Aldığınız zevki görünce emin olun siz de çok şaşıracaksınız.

Uyumlu olan cinsel yaşamınız, hem sizin hem de eşinizin olaylara bakışını yumuşatarak toleransınızın artmasına sebep olacaktır. Evliliğinizde sağlıklı bir cinsel yaşam için kendi vücudunuzu ve eşinizin vücudunu tanımaya çalışmalısınız.

Cinsel ilişki, devam eden sağlıklı bir evliliğin en önemli bölümünü oluşturur. Psikolog Eylem Ayrancı: “Eşinizle karşılıklı olarak tatmin edici bir cinsel ilişki yaşayabilmeniz, cinselliğinizi rutin ve sıkıcı olmaktan kurtarabilmeniz için, emek harcamanız gerekir.”diyor ve bu anlamda cinselliğinize yenilikler katmanızın iyi bir fikir olabileceğini söylüyor:

·         Çeşitli seks teknikleri öğrenmektense, eşinizin cinselliği hakkında daha fazla şey öğrenmeye çalışın.
·         Evlilikteki diğer sorunlarda olduğu gibi tatmin edici sağlıklı bir cinsel ilişki de karşılıklı iletişime bağlıdır.
·         İlişkinizde karşılaştığınız sorunları bekletmeden, ertelemeden çözmeye çalışın ki dönüşümlü olarak cinsel ilişkiniz de etkilenmesin.
·         Seks hayatınızı eşinizle konuşmaktan korkmayın.
·         Sevdiklerinizi, sevmediklerinizi, isteklerinizi, duygularınızı, fantezilerinizi eşinizle paylaşın ve birlikte öğrenin.









 
   İletişim: 0212 213 32 33

19 Mart 2014 Çarşamba

Okul Öncesi Eğitimine Başlamak İçin En Uygun Yaş

Okul Öncesi Eğitimine Başlamak İçin En Uygun Yaş Nedir?

Çocuğun dış dünya ile ve okul öncesi eğitim kurumlarıyla tanışma yaşının mümkün olduğu kadar erken olması ilkokula ve yaşama hazırlık için oldukça önemlidir. Ama uzmanlar arasında da anaokuluna başlama yaşı konusunda bir fikir uyuşmazlığı vardır. Kimi uzmanlara göre bu yaş 2-3 yaş iken kimi uzmanlara göre ise 3-4 yaşlarıdır.Anaokuluna başlatmak için çocuğun gelişim düzeyine bakmak gerekir. Hazır olma yaşı her çocuk için aynı olmamakla birlikte çocuğun anneden ayrı kalmaya alışık olması, ihtiyaçlarını konuşarak veya başka biçimlerde ifade edebilmesi, tuvalet eğitimini kazanmış olması, günlük temizlik alışkanlığını kazanmış olması, basit komutları izleyebilmesi, yürüme ve koşma gibi kaba motor fonksiyonları gelişmiş olması gerekir. Ancak bu sayede çocuk okul ortamına uyum sağlayıp, keyif alabilir, paylaşımda bulunabilir. Çocuk 2 yaşını yeni doldurmasına rağmen bu becerileri kazanmış olabilir yada çocuğun yaşı 4 olmasına rağmen bu becerileri kazanmamış olabilir. Bu anlamda o zaman her aile kendi çocuğunun kapasitesini iyi değerlendirmeli ve ona göre anaokuluna başlama yaşını belirlemelidir. O zaman genel olarak ana okuluna başlama yaşının 2-4 yaş arası olduğunu söyleyebiliriz. 


Öneriler

Çocuk 3 yaşına geldiğinde sağlıklı eğitim ve gelişimi için bir kurumda okul öncesi eğitim programından yararlanmaya başlamalıdır. Bu eğitime çocuğun bireysel özelliklerine göre, yarım günle başlanabilir. 4-5 yaşlarında tüm güne geçebilir.Okul öncesi eğitim kurumu, çocuk için ailesinden ilk ayrılış olacağı için kuruma alışmakta zorlanabilir. Burada önemli olan çocuğun belli zamanda annesi tarafından ziyaret edileceği ve belli saatte servisi tarafından alınacağı konusunda oluşturulacak güvendir. Bu güvenin oluşturulması için gerektiğinde anneye kademeli uzaklaştırma uygulanabilir. Örneğin birinci mutfakta bekleme, ikinci gün bahçede bekleme, üçüncü gün sadece öğlen yemeğinde görüşme gibi.Çocuğun kurum ortamına alışabilmesi için, aile üyelerinin tümü kararlı olmalı, bu konuda çocuğa ödün vermemelidir. Çünkü anne babasının bu konudaki çelişkili tutumu, gelecekteki okul fobisinin nedeni olabilir. Anne yada büyükanneden gelebilecek bugünlük gitme olu düşüncesini çocuk kullanabilir ve kuralları olan bir kurum yerine kuralları olamayan yada kolay olan aileyi yeğleyebilir. Bu nedenle çocuğun ana okuluna başlamasında zamanlama doğru yapılmalı, alınan karar uygulanmalıdır. Annenin sabahları kurumdan ayrılmasının ardından çocuk sınıfa uyum sağlamışsa okula devamına ısrar edilmeli, tersine çocuğun ağlaması halinde bir uzman görüşüne başvurulmalıdır.Okul öncesi eğitim kurumu, ister çocuk evi olsun, ister anaokulu olsun, çocuğu barındıran değil, eğiten bir kurum olmalıdır. Amaç annenin yokluğunda zamanı geçirmek değil, çocuğun okul öncesi eğitim programından yararlanmasını sağlamaktır. Bu nedenle anne babalar okul seçiminde titiz davranmalı ve kurumun programını, öğretmenini, fiziki koşullarını inceleyerek karar vermelidir. 
 
"Yünlerin beyazlığına boyalarla verilen renk silinmez. Bu yüzden çocuğun ilk yıllarında, henüz tam bir biçim olmamış olan zihnine verilecek bilgilerin ve örnek olacağı kişilerin özenle seçilmesi gerekir." Quintilianus

Okul Öncesi Eğitimin Önemi

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ 

Çocukların, zihinsel, duygusal, sosyal, bedensel gelişiminin %70’i 0-6 yaş arasında tamamlanmaktadır. Okulöncesi dönem alarak adlandırılan 0-6 yaş dönemi, çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin en hızlı geliştiği ve biçimlendiği dönemdir. Bu süre içeri kazanılan davranış biçimleri, üm yaşam boyunca devam etmektedir. Beyin yapısı ve fonksiyonlarının gelişiminin üçte ikilik bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanmaktadır. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir. Yapılan çalışmalar okul öncesi eğitim alan çocuklarda okula devam oranlarının ve okul başarısının daha yüksek olduğunu göstermiştir.Okul öncesi eğitim sosyal ve duygusal gelişimi destekleyerek, yetişkinlik döneminde de kişilerin daha üretici ve verimli olmalarını ve sahip oldukları potansiyeli tam olarak kullanmalarını sağlar. Okulöncesi eğitim, insan gelişiminin en hızlı ve en duyarlı dönemini oluşturur. Yaşamın ilk yıllarında alınan eğitimin ve geçirilen deneyimlerin, ileri yaşlardaki öğrenme yeteneği ve gelecekteki başarı üzerinde de önemli etkileri vardır.


Okul Öncesi Eğitimin Çocuğa Sağladığı Yararlar

Duygusal olarak, kendi işlerini kendisi yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı kararları kendisinin vermesi sayesinde kendine güveni yükselir. Düşüncelerini dile getirebilme ve başkalarına iletebilme şansını elde eder. Özgüven bireyin kendisini yetenekli, önemli başarılı ve değerli biri olarak algılama derecesi olarak tanımlanabilir. Fiziksel olarak kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu ince motor becerileri gelişir Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi faaliyetlerle de kaba motor fonksiyonlarınıkullanır ve geliştirir. Çocukların beslenme ve sağlık durumunda iyileşme görülür. Zihinselolarak, nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler üretme gibi matematik ve bilim becerilerini kazanır.Anaokuluna başlayan çocukların zeka puanlarında yükselme görülür. Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler de dikkat ve konsantrasyonun artmasına ve erken okuma ve yazma yetileriningelişmesine yardımcı olur.Dikkat eksikliği sorunu ve öğrenme güçlüğü olan çocukların erken farkedilmesi ve okula başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlar. Sosyal olarak, çocuklar oyuncakları paylaşmanın yanında yetişkinin ilgisini, yiyecekleri paylaşmayı ve karşılıklı konuşmayı öğrenirler. Ayrıca yaşıtlarıyla çatışmaları ve ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözümlemeyi ve kendini nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı göstermeyi de öğrenirler. Bütün bunlar çocuğun ileriki yaşamında ortaya çıkan tüm sorunları çözmesine yardımcı olacak problem çözme becerilerinin artmasını sağlar. Yemek, uyku, tuvalet gibi özbakım becerilerinikazanmak, anne-babadan ayrı kalmak duygusal gelişimine katkıda bulunarak kendine güvenini artırır. Ebeveyn-çocuk arasında daha güçlü ve olumlu bir ilişki oluşmasını sağlar. Yetişkinlik döneminde de kişilerin daha üretici ve verimli olmalarını ve sahip oldukları potansiyeli tam olarak kullanmalarını sağlar.Canlandırma, taklit ve hayali oyunlar sayesinde hayal gücü gelişir. Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştirir.Anaokulu çocuğun yaratıcı yönlerini ve ilgi alanlarını ortaya çıkarmak açısından da önem taşır.Bir okul öncesi kurumda belirli zaman dilimi içinde bir sıra düzen izleyen faaliyetler, çocuğun zaman kavramını ve bunun insan yaşamındaki yerini ve önemini öğrenmesine yardımcı olur.Okul öncesi kurum, öğretmenin denetim ve uyarıları ile çocuklara okludaki eşyaları ve oyuncakları ortaklaşa kullanmayı birbirlerinin sırasını ve hakkını gözetmeyi ve birbirleri için bir şeyler yapabilmayi öğretecek en iyi ortamlardan biridir.Yemek sırasında arkadaşlarına ekmek servisi yapmanın onların bardaklarına su doldurabilmenin çocuk için zevkli bir uğraş olduğu kadar gelecekteki kuracağı insan ilişkileri için de olumlu bir temel oluşturacağı kuşkusuzdur.Çocuklar evde yapamadıkları birçok faaliyeti anaokulunda gerçekleştirirken, arkadaşalrı ile konuşarak obların düşüncelerinden haberdar olurlar. kendi görüşlerini ve düşüncelerini rahatça ifade edebilirler. Hatta oynadıkları oyunlarda, gerek evde gerekse okulda yakınları ve arkadaşlarına karşı duygularını ifade etmek fırsatını bularak rahatlarlar. 
Tüm bunlar da okula hazır olması ve okul başarısı açısından önem taşır. Bu nedenlerden dolayı, okul öncesi dönemi çocuğu, annenin çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın anaokuluna başlatılmalıdır. 

 










İletişim: 0212 213 32 33