29 Haziran 2016 Çarşamba

Obsesif Kompulsif Bozukluğu Nedir?

Obsesif Kompulsif Bozukluğu nedir? 

Obsesif Kompulsif Bozukluk, halk arasında takıntı hastalığı olarak bilinir.  “Obsesyon” terim olarak ilk kez 1866 yılında kullanılmış da olsa tarihçesi oldukça eskiye gitmektedir. Janet’nin “Psişik zayıflık” ile açıkladığı OKB, 1900’lu yıllarda Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud tarafından bilinç dışında çözümlenememiş şeylerin semptomu, anal döneme saplantı ve regresyon olarak bahsedilmiştir.

Freud, ”Hastanın zihni gerçekte kendisini hiç ilgilendirmeyen düşüncelerle doludur ve kendisine yabancı gelen dürtüler hissetmektedir; arada bir karşı duramadığı eylemlere geçmek zorunda kalır. Zihnine takılan bu düşünceler -obsesyonlar- hasta için hiçbir anlam taşımadığı gibi, çoğu kez kendisine de saçma gelir. Bu düşünceler aslında hiçbir zaman eyleme dönüşmezse de, hastanın, bu düşünceleri anımsatan durumlardan sürekli kaçmasına neden olurlar. Hastanın kendi istemi dünyasında yaptığı davranışlar, günlük yaşamın olağan etkinlikleri olan yıkanma gibi eylemlerin abartılması ve törensel biçimlerinden öteye gitmez; ne var ki, obsesif eylem veya kompulsiyon denilen bu zararsız davranışlar kişinin istemi dışında yapılırlar” 

Obsesif Kompulsif bozukluklarda Freud, yalıtma, kasıt tepki oluşturma ve yap-boz’u tipik savunmaları olarak vermiştir. 

Obsesyonlar:

– Tekrarlayıcı, ısrarcı, istenmeyen düşünce, dürtü veya imgelerdir.

– Kişi bu düşünce, dürtü ve imgeleri görmezden gelmeye, bastırmaya veya etkisizleştirmeye çalışır.

Örneğin ellerinin sürekli kirli ve pislik içinde olduğunu düşünen bir kişinin, sürekli bunu düşünmesi ama mücadele etmek için ellerini yıkamaması… Genelde o eller sık sık yıkanıyordur.


Kompulsiyonlar:

– Kişinin, sıkıntısını azaltmak veya korkulan bir olayı engellemek için yapmak zorunda hissettiği tekrarlayıcı davranışlar veya düşünsel eylemlerdir.

– Kişi tekrarlayıcı davranış veya düşünsel eylemleri, obsesyonlara tepki olarak belirli ve katı kurallar doğrultusunda yapmak zorunda hisseder.


Obsesyon ve kompulsiyonlar zaman alır (örneğin; her gün en az birer saat) veya klinik olarak önemli ölçüde rahatsızlık uyandırır veya işlev kaybına yol açar.

Ana cekirdeğinde kaygı bulunan obsesif kompulsif bozukluk bir takım düşünce ve davranışların kısır bir döngü halinde tekrarlanıp durmasıdır. Kişi bu düşünce ve davranışlarının mantıksız olduğunu bilse bile kontrol edemez. Kişiyi rahatsız eden ve tekrarlanan obsesyonel düşünceler (takıntılar), kaynağını bir takım korku ve kaygılardan alır, ve kompulsiyon dediğimiz bazı ritüellere sebebiyet verir. Kişi bu ritüellerini gerçekleştirmeden rahat edemez çünkü bu ritüeller temel sebebi kişiyi kaygılandıran düşüncelerden uzaklaştırmaktır. Semptomlarına adeta sarılan hastalar için, bu ritüeller hakkında kişinin kaygı duyduğu düşüncelerden kaçmak adına kendi kendine bulduğu bir çözüm de diyebiliriz.

Kaygılı düşüncelerin yarattığı rahatsızlık kişinin ritüellerini gerçekleştirdiği anlarda oldukça rahatlar. Fakat bu rahatlamanın geçici olduğunu da unutmamalıyız. Freud’un “Fare Adam” vakası bu bozukluğa örnek verilebilecek bir klasik ve zengin bir vakadır.

Fare Adam Ernst Lanzer'in tedavisi Ekim 1907'de başlar. Çocukluğundan beri saplantılı (obsesif) düşünceler, yapmak zorunda hissettiği (kompulsif) davranışlar ve yasaklamalardan (prohibition) yakınır. Yakınmaları son yıllarda arttığından bahseder. En önemli saplantısı, nişanlısıyla ve  -aslında ölmüş olan- babasının bir çeşit işkenceye (farelerin kurbanın anüsünden içeri girmesi) tabi tutulmasıyla ilişkileniyordu. Freud saplantılı düşüncelerin Lanzer'in etrafındakilere yönelik sevecen ve saldırgan dürtüleri arasındaki çatışmalardan kaynaklandığını ve yaşamında zor kararlar almaktan kaçınmasına neden olduğunu saptadı. 

Çevremizde sıklıkla gördüğümüz takıntıların başında temizlik (mikrop) takıntısı, kuşku takıntısı, cinsel takıntılar, dinsel takıntılar, düzen ve ya simetri takıntısı…vb gelir. Kompulsiyonlarında (zorlantı) en yaygın olanları saklama (bir gün ihtiyaç duyulabilir diye düşünülerek kişi her şeyi saklar) ve bir diğeri de şüphesiz sıkça etrafımızdan duyduğumuz el yıkama tekrarıdır.  Kişi ellerini yıkamadan başka hiç bir şey yapamaz  ve o an yegane ihtiyacı elini yıkamaktır. Gündelik hayatında olumsuz etkiler gösterecek kadar ileri seviyede olabilir. Mesela bu kişi, önemli bir iş toplantısındayken duyduğu kaygılardan dolayı aklına gelen el yıkama isteğini gerçekleştirmek için toplantının bitmesini bekleyemeden, en önemli anında bile olsa toplantıyı terkedecek ve ellerini yıkayacaktır. Elbette bu kompulsiyonlar ve şiddetleri kişiden kişiye değişkenlikler gösterebilmektedir.

OKB’ye teşhis koymak…

OKB teşhisi konulacak kişinin gündelik hayatının bu obsesif düşünceler ve kompulsiyonlar tarafından etkileniyor durumda olması gerekiyor.

Peki OKB (obsesif kompulsif bozukluk)’un sebebi nedir?

OKB’nin sebepleri genetik, beyin işlevlerinde bozulmalar ve çevresel faktörlerdir. Erken çocukluk dönemi travmaları, bozuk aile ilişkiler, aileden birinin OKB olması ve kişinin bununu modelleyerek büyümesi, önemli birilerinin vefatı,


OKB (obsesif kompulsif bozukluk)’un tedavi süreci nedir?

Kişinin yaşam kalitesini oldukça düşüren OKB’nin tedavi süreci, ilaç tedavisi ve psikoterapiler ile yürütülür. Hastanın çevresindekiler tarafından da farkedilebilir olan obsesif-kompulsif durumlarına ailesi ve arkadaş çevresinin anlayışlı olmaları oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki kişi bu hareketlerini engelleyememektedir. Zorlu bir süreçten geçen OKB tanısı konulmuş kişiler, tedaviye uyum etkisi sebebiyle çevrelerinden desteğe ihtiyaç duymaktadırlar.

Klinik Psikolog Zeynep YAŞAR


0212 213 32 33

27 Haziran 2016 Pazartesi

Klinik Psikolog Zeynep Yaşar

Klinik Psikolog Zeynep Yaşar

İstanbul’da doğdu. 
Psikoloji Lisansını Paris VII Sorbonne Cité Universite’sinde tamamlamıştır. Aynı üniversitede Klinik Pskoloji Yüksek Liansını, Alain Vanier denetiminde "Psikoz ve Dil" üzerine yazdığı tez ile bitirmiştir.
Eğitimi boyunca, Fondation Vallée Çocuk Psikiyatri Hastanesi, Francoise Minkowska Kliniği, Unicef Paris, ASM 13, Enghien les Bains Kliniği, Simone Veil Hastanesi Psikiyatri Yeme Bozuklukları ServisindeArjantin ve Amerika’da ise sosyal sorumluluk projeleri kapsamında grup terapilerinde bulunmuştur.
Çalışmalarını düzenli olarak süpervizyonlar, yazdığı tez ve makalelerle desteklemekte olan Klinik Psikolog Zeynep Yaşar, Fransa’daki psikoloji eğitimi öncesinde, St.Michel Fransız Lisesi’nden mezun olmuştur.

Psikoloji eğitimine ek olarak, Müjdat Gezen Sanat Akademisi’nde çeşitli sanat eğitimlerine katılmıştır. Bu sanat alt yapısı ile sanat ve psikolojinin bir araya geldiği Psikodrama ve Müzik Terapisi gibi sanatla terapi gruplarında terapistlik yaparken, süpervizyonunu Paris ASM13’de tamamlamıştır.

Nöropsikolojik Test Bataryası ve Projektif Testlerden, Rorschach ve TAT’yi uygulama yetkinliğine sahiptir.

Bireysel terapi ve grup terapistliği yapan Klinik Psikolog Zeynep Yaşar, İngiliz Psikologlar Birliği ve Paris VII Psikanaliz Fakültesi Mezunlar Birliği üyesidir.

Klinik Psikolog Zeynep Yaşar’dan randevu almak için, 0212 213 32 33 numaralı telefonumuzu arayabilirsiniz.